Alıntılar

Sorular ve Cevaplar

Soru: Güzel bir söz var: “okumadan düşünmek yanıltır; düşünmeden okumak köreltir” diye. İçinde yaşadığımız bu ülkede insanımız neden az okuyor, neden gereği gibi tefekkür etmiyor?

E. Özkan: İnsanın bilgi edinme yollarından birisi, belki de en önemli ve sağlıklısı, okumak suretiyle kazanılan bilgidir. “Akıllı olmak, aklı bizatihi çok olmak değil, başka akıllıların akıllarından da istifade etmektir” ölçütünü esas alırsak, akla akıl katmanın en sağlam, en güvenilir yollarından biri de düşünenlerin düşüncelerini, bilenlerin bilgilerini sergiledikleri eserlerden yararlanmak, yani okumaktır. Dünyanın neresinde olursa olsun, bir insan, eğer devamlı, fasıla vermeksizin okuyor, okuduklarını özümsüyor ve önyargısız, gerçeğin ama yalnızca gerçeğin taliplisi oluyorsa, bu insanın doğrulara ulaşması imkan dahilindedir ve daha kolaydır.

Okuyanın düşünmesi yolu da açılıyor ve düşününce de her şey yoluna giriyor. Biz düşünmekten korkmuyoruz. Düşünenlerden de hiç korkmuyoruz. Bütün korkumuz düşünmemekten, bilmemekten kaynaklanıyor. Bilmeyen, bilmediğini de bilmeyenlerden çok sakınıyoruz. Zira o bilmeden hem kendine hem de çevresine çok zarar veriyor. Bilmeden mikrop yayan bir hasta gibi hüsnüniyetli de olsa gezdiği yerde hastalık yayıp geziyor. Bir Müslüman böylesi bilinçsizlik içinde olamaz. Bu Müslüman olmaya ters düşen bir vakıadır. Diliyoruz ve çalışıyoruz ki, insanımızı düşündürtebilelim. Düşünenler büyük bir ekseriyetle doğruları kabul ediyorlar. Yeter ki onlara doğruları iletebilelim ve üzerinde düşünülebilmesine yardımımız olsun. Yeter ki okusun, anlasın. Tartışsın ziyanı yok, eleştirsin. Hatta bize eksiğimizi, noksanımızı bildirsin. Yanlışımızı göstersin ve bizi de düzeltsin, bunu çok istiyoruz. Zaten biz bildiğimiz doğruları insanlara iletirken, kendilerine bu doğruları ilettiklerimize de bildikleri doğruları bize iletmek düşüyor, bu borç doğuyor onlar için. Biz bundan seviniyor, kıvanıyoruz. Ne mutlu bize diyoruz, bizi de kardeşlerimiz düzeltmeye çalışıyor. Aramızda bir diyalog kurulsun…

Soru: Fikren diri, dinamik olmak için nelere dikkat etmeliyiz?

Özkan: Biz Müslümanlar dünyada olup bitenleri bilmeliyiz. Dostumuzun da, düşmanımızın da ne düşündüğünden, ne söylediğinden haberdar olmalıyız. Ve daha ileri giderek belirtmek gerekirse şunu söylemek isteriz ki, doğruyu nerede bulursak oradan alırız. Elbette ki Allah’ın Kitab’ı ve Resulü’nün Sünnet’i doğruların teori ve pratiğinin kaynağıdır. Yalnız okuduğumuz gazete ve dergide dünyayı görürsek ufkumuz dar kalır. Biz kimseye yalnız bizi okuyunuz da demiyor, bilakis doğruların içinde bulunduğuna inandığımız başka kaynakları da tavsiye ediyoruz. Böylece başkalarının da nasıl düşündüğünden haberimiz bulunsun ve ufkumuz açık olsun. Alternatifimiz çoğalsın. Neden bizler hep gerçekleri yalnız okuduğumuz gazetede, dergide ve konuşup görüştüğümüz insanlarda ararız ve başkalarında da bir şeyler olabileceğini düşünmeyiz. Düşünmedikçe de halimizde en ufak bir değişiklik vaki olmamaktadır. Kerameti yalnız tanıdıklarında arayanlar, başka yerlerde de olabileceğini düşünemeyenler hep kaybetmişlerdir.

Büyük bir çoğunluk hala statik, durgun vaziyettedir. Düşünebildiklerinin dışında bir dünyanın olduğunu kabul etmemekte direnmek, kendinin dışında her şeyi ve herkesi yok saymamak olmuyor mu? Yok saymakla yok olunabilseydi, herkes yok olmasını istediklerini yok sayar ve işi bitirirdi. Bu muhaldir, olmayacak şeydir. Kur’an da bizi başkalarının düşündüklerinden haberdar etmiyor mu? Allah başka kavimlerin, kendilerine gönderilen peygamberlere neler dediklerini, nasıl muamele ettiklerini bize haber vererek, şöyle şöyle dediler demiyor mu? Kur’an’ın içinde müşriklerin sözlerini Allah bizzat iktibas etmiyor mu? “Onlar şöyle şöyle dediler, sen de onlara deki” diye Resulü’ne hitab etmiyor mu? Kur’an’ın üslubundan bile haberdar olmaz isek, sonumuz ne olur? Biz şu alışageldiğimiz Müslümanlığa değil, Allah Resulü (s.a.)’nün Allah’tan getirdiği İslam’a kulak versek, gönül versek, aklımızı taksak o zaman bütün işlerimiz kolaylaşacaktır. Sevdiklerimizde saçımızın kılı kadar kusur görmemek, sevmediklerimizde de keza en küçük bir iyilik görememek huyumuzu, ahlakımızı değiştirmedikçe doğrulara ulaşamayız. Doğrular Müslümanın yitiğidir, nerede bulursa alır. Zira öz malıdır. Doğrular yalnız tanıyıp sevdiklerinden sadır olmamaktadır. Tanımadıklarından, bilmediklerinden de doğrular sudûr etmektedir. Bunları da aramalı, bulmalı ve almalıyız. Fikrî durgunluk insanın, kişilik olarak ölümü demektir. Fikrî durgunluk düşünmemekten, kendini yenilememekten kaynaklanır. Fikirler kireçlenirse artık hayatiyet kaybolur. Ölümü beklemekten başka çare kalmaz. Fikrî ölüm ise, organik ölüme hiç benzemez ve organik canlılığı devam ettiği halde bir topluluğun kişiliğinin kaybolmasını doğurur.

Kesinlikle “bizim fikir ve görüşlerimizden iyisi yoktur ve olamaz” düşüncesini ömrümüzün hiçbir gününde taşımadık. Düşündüklerimizin doğru olduğu kanısındayız. Lakin bunlardan başka doğrular olamaz kanısında değiliz. Bu itibarla fikir ve görüşlerimiz muhayyerdir. Muhayyer olarak alınmalı, başka fikir ve düşüncelerle karşılaştırılmalı, ağdarılıp döndürülmeli ve daha iyi, daha doğru sonuçlara ulaşılmalıdır ki, bizi memnun etsin. Belki biz daha iyi seviyede düşünülmesine yardım olmakla sevinecek ve daha iyilere, daha doğrulara kucak açacağız. İnsanlar birbirlerini itmam ederler (tamamlarlar), eksiklerini giderirler, doğrularını destekleme ve yanlışlarını düzeltmede birbirlerinin yardımcıları olurlarsa yeryüzü ifsad edilmekten kurtulur.

...

İnsanın fikrî olarak diri, dipdiri kalabilmesinin yegâne yolu olan okuma işini terk eden nice yenilerin hemen eskiyiverdiklerini görüp durmuşuzdur. Kendini yenileme imkanından kendini mahrum bırakanları intihar edenlere benzetiyoruz. Fikrî intihar, kişilik intiharı gibi bir şey bu. Sağda-solda nicelerinin fikrî kireçlenmeye kendilerini mahrum ettiklerini, geviş getirmekten başka bir yol tutmadıklarını görüp durmuşuzdur. Bu gibileri fikrî intihara kendilerini zorlayanlar olarak görüyoruz ve acıyoruz… Allah acısın onlara diyor, biz de acıyoruz doğrusu garib hallerine. Bırakınız üstlerine gitmeyi, uzaklarından geçseniz yeliniz devirir hemen hepsini. Siz arkanızı dönüp yürüdükçe, onlardan uzaklaşmanızı kaçış olarak değerlendirmeleri doğrusu gülünecek bir haldir. “Cahilden yüz çevirme” ilahi emri onlara göre korkmaktır. Zira çok az akledenlerdendirler. Bu ve benzerleri içinde yaşadığımız toplumda çokça rastlanan tiplerdir. En azından kimse artık böylelerinin sözlerine kulak asmamakta, kıymet vermemektedir. Umulur ki, ibret alırlar, anlamadıklarını anlarlar ve düşünenlerden olurlar. Biz ancak o zaman hallerinden memnun oluruz böylelerinin. Kimsenin cehenneme gitmesine gönlümüz razı olmadığı gibi bize verilen mesajın mahiyeti de buna amirdir. Ve cennetin kapasitesi de her yaratılan insanı alacak kadar geniştir. Ne var ki, insanların başkalarının kendi adına bunu istemeleri kendi başına yetmemekte, kendilerinin de bunun için gayret etmeleri gerekmektedir. İlerleyen zaman içinde geri kalmamak, kafaların örümceklenmesine meydan vermemek için devamlı araştırmak, okumak, tartışmak ve her gelişmeyi öğrenmek gerekmektedir. Bütün izzetin yalnızca Allah’u Teala’ya ait olduğuna olan inancımız sebebiyle İslam’dan haberdar oldukça, İslam’a göre yaşadıkça da o izzetten bir nebze de olsa üzerimizde bulundurmuş olacağız ki bu da kul olarak bizlere yetecektir. İslam’ın izzeti ile izzetlenelim. Keramet bizde değil, İslam’dadır. Allah elbette bütün kalplerden geçeni bilicidir ve tek bilicidir.

Müslüman peşin fikirli, peşin hükümlü olmamalıdır. Okuyup işittiği doğru, kendisininki yanlış ise kendindekini ona benzetecek, onu alıp kendindekini atacaktır. Kendindeki doğru, işitip okuduğu yanlış ise kendindeki görüşü, ikna edecek şekilde, görüşünün yanlış olduğuna inandığı kişiye iletecek, anlatacaktır. Kendisindekinin ve işitip okuduğunun her ikisinin de yanlış olması halinde ise konuyu araştırıp doğruyu öğrenerek hem kendisi bu doğruyu edinecek, hem de yanlışta olduğunu gördüğü diğerine bu doğru fikri, görüşü delilleriyle anlatacaktır. Her ikisinin sahibi bulunduğu fikir doğru ise beraber düşünüyorlar, doğru düşünüyorlar demektir ve sorun kalmamıştır.

Kaynak: Selam İle-1, Anlam Yayınları, 1997, s.56-64.