16 Kasım 2013
https://indigodergisi.com/2013/11/bati-medeniyeti-okumalari-batinin-kaynaklari/
Her uygarlığın bir kurulma seyri vardır. Bu kurulma seyri içinde de beslendiği kaynaklar… Bu yazımda bugün dünyaya hükmeden, bazılarınca da alternatifsiz uygarlık olarak görülen Batı’nın kaynaklarından, Mark A. Kishlansky’nin aynı adı taşıyan Batı’nın Kaynakları (Sources of the West) kitabından söz edeceğim…
Kishlansky, Harvard Üniversitesi Tarih profesörlerinden ve İngiliz tarihi konusunda uzman. Siyasi tarih ve siyasi düşünceler alanlarında eser sahibi önemli bir yazar. Yeni Model Ordu’nun Ortaya Çıkışı, Parlamenter Seçim: Erken Dönem Modern İngiltere’de Toplumsal ve Siyasal Tercihler, Erken Dönem Modern Avrupa: Otorite Buhranları, Dünya Tarihinde Toplum ve Kültür, Erken Dönem Modern İngiltere’de Siyasal Kültür ve Kültürel Politikalar, Dönüşüm Geçiren Bir Monarşi: 1603-1714 Dönemi, Batı Medeniyeti… yazarın eserlerinden bazıları…
Kitabın çok iyi bir tercümesi olduğunu yadsıyamayacağım… Mütercim, kendisiyle Fikri Beyan’da yapılmış bir mülakatta, bu çevirisi için ‘Benim ‘Selimiye Camii’m’ oldu’ ifadesini kullanmakta. Bunun için müterciminden de söz etmek istiyorum. ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde 1994 yılında "Siyaset tanımları ve Türk Seçmeninin Zihnindeki Yansımaları" tezi ile yüksek lisans ve 2002 yılında “Türkiye’de Radikal İslamcılık” doktorasını tamamlamış. İnternet ortamında da yayınlanan çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yayımlayan Kürşad Atalar; Düşüncede Devrim, On Tez adlı teliflerinin yanında; Batı’nın Kaynakları (Mark A. Kishlansky) da dahil olmak üzere, Kur'an'ın Zihni İnşası (Seyyid Abdüllatif), Batı Düşüncesinde İslam (Albert Hourani), Modern Küresel Sistem (Immanuel Wallerstein), İslam’da Modern Eğilimler (H. A. R. Gibb) tercümelerinin de sahibidir.
Öncelikle bu kitabın Türkçede bir ‘ilk’ olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir nevi ‘belgeler koleksiyonu’ özelliğini taşıyor. Türkçede bu formatta daha önce bir eser yayınlanmadı bilebildiğim kadarıyla. Eser, Batı Medeniyetinin kültürel ve siyasal kodlarını anlamayı mümkün kılan 148 adet belgeden oluşuyor. Her bir belgenin girişinde editör Kishlansky’nin yapmış olduğu yarımşar sayfalık izahlar da belgenin mahiyeti ve önemini anlamak bakımından okuyucuya oldukça yararlı bilgiler sunuyor. Ayrıca Kishlansky’nin ‘Önsöz’ bölümünde bir tarihsel metnin nasıl okunması gerektiğine dair yapmış olduğu ‘yöntem’ önerisi de bence hayli orijinal. Bunun dışında, kitabın 'özel' okur kitlelerine hitap eden bir özelliği daha var. Kitap, üniversitelerde özellikle tarih ve siyaset bilimi bölümlerinde ders kitabı veya yardımcı kaynak eser olarak okutulabilir. Ayrıca kitabın şöyle bir yan faydası olacağını da umuyorum: orijinal eserlerden 'tadımlık' alan okur, eserlerin aslına müracaat etme ihtiyacı duyacaktır. Bu olursa, kitabı tercüme etmekle amaçladığım asıl şey gerçekleşmiş olacak diye düşünüyorum."
İki ciltten oluşan bu eserin alt başlığı Batı Medeniyeti Okumaları adını taşıyor. Birinci cilt Başlangıçtan 1600’e kadar olan tarihî seyrini ele almış ve 590 sayfa. İkinci cilt de 1600’den günümüze geliyor. 11 Eylül Komisyonu Raporu ile sona eriyor. Bu cilt de 627 sayfadan oluşuyor.
Kitabın bütününün içeriğinin bazı başlıklarına şöyle bir göz gezdirdiğimizde şunlarla karşılaşıyoruz: Batı Medeniyetinin kökleri ve klasik dönem, yaratılış destanlarıyla başlıyor, işin içine kutsal metinler de giriyor. Daha sonra Antik dönem ele alınmış ve peşinden Roma…
Ortaçağ, İslam ve Doğu İmparatorluğu; Kur’an, Rönesans, Dinde reform hareketleri, Aydınlanma… Batı için neredeyse bütün bir dünya tarihi ve bu tarihi yapan ve yazan metinler bunlar… Bazıları çok hazin… Okuyanlara insanlığını sorgulatan metinler… Sokrat’ın Savunması mesela, böyle bir metin. Sonra, bir yönüyle bir çeşit günah çıkartma olan, Kofi Annan’ın Serebrenica’nın Düşüşü Üzerine Değerlendirme Raporu da böyle…
Oldukça isabetli seçilmiş bu metinleri okumaya başlarsanız, metinlerin yer aldığı kaynakları da arayıp bulacaksınız sanıyorum… Metinlerin ilklerinden olan Sokrat’ın Savunmasından bir bölümle yazıma son veriyorum:
"O halde ey Atinalılar! "Beni mahkum etmekle Tanrı'ya karşı günah işlemiş veya onun nimetini elinizin tersiyle itmiş olursunuz.." dediğimde, sizin sandığınız gibi kendimi kurtarmak için değil, sizi düşündüğüm için, bunca söz söyledim. Çünkü beni öldürürseniz, benim gibi birisini bir daha kolay kolay bulamazsınız. Hadi sizi biraz güldürecek bir örnekle izah edeyim, evet ben bir çeşit at sineğiyim: büyük ve cins, ama büyük olduğu için yavaş hareket eden ve dürtüklenmedikçe yola koyulmayan bir ata benzeyen devleti yerinden kaldırmak için Tanrı’nın onun başına musallat ettiği bir at sineği! Evet evet, Tanrı'nın devlete musallat ettiği o at sineği benim ve her zaman her yerde sizleri dürtüyor, kandırıyor, azarlıyor ve peşinizi bırakmıyorum. Benim gibi birini kolay kolay bulamazsınız; o yüzden kendinizi benden mahrum bırakmamanızı tavsiye ederim. Belki aniden uykunuzdan uyandırıldığınız için sinirlenebilirsiniz ve beni kolaylıkla öldürebileceğinize inanıp, harekete geçerseniz, o zaman, Tanrı'nın başınıza yeni bir at sineği musallat edeceği ana kadar, hayatınızın geride kalanını rahat uykunuzda geçireceğinizi de düşünebilirsiniz. Tanrı tarafından gönderildiğimin ispatını mı istiyorsunuz? Tamam, o halde dinleyin: Ben diğer insanlar gibi olsaydım, kendi işlerimi bunca yıl ihmal edip, onlara seyirci kalarak sizin işlerinizle uğraşmaz, sizi erdemli olmaya çağırıp, bir baba veya bir ağabey gibi sizlerle tek tek ilgilenmezdim. Bu durum, sanırım insan tabiatına da uymaz. Eğer bu işten kazancım olsaydı, ya da nasihatlerimin karşılığını alsaydım, o zaman anlamı olurdu, ama şimdi gördüğünüz gibi, beni suçlayanların en yüzsüzleri bile, benim onlardan para aldığımı veya herhangi bir şey istediğimi söyleyemiyor. Bunu yaptığımı gören hiçbir şahitleri de yoktur. Ama söylediklerimin doğru olduğuna dair benim bir şahidin var: Yoksulum!"