Star, 28 Haziran 2012
Bu kadar ateşli, kızgın bir gündem içinde, niçin “düşünmekten” bahseder bazı insanlar? Ses hızıyla yarışan jetlerin kulakları sağır eden uğultusu altında “düşüncenin okullaşması”ndan bahsediyor; Dr. Kürşat Atalar.
İki büyük dünya savaşı, sömürgecilik, sanayileşme, nükleer kriz ve klimatif bozgunla ödenen devasa tüketim endeksleriyle ilan ettiğimiz büyük iflastan sonra... Üç büyük ölüsü vardı modern bireyin; tarih, insan ve metafizik. Postmodernizmin popüler antidepresanlarıysa yetmiyordu cenazelerimizin yasını tutmaya. “Modernitenin iflas ettiği, postmoderniteninse derde derman olmadığı bir vasatta insanlığa umut vaad eden tek din veya ideoloji İslam’dır” diyen bir ses, elbette kışkırtıcı bir manifestoyu okuyor. “Müslümanların dünyayı değiştirecek potansiyelleri vardır ancak İslam’ı bütün insanlığın umudu haline getirecek küresel karakterli bir sistematik henüz üretilememiştir” kreşendosuyla devam ediyor. Pardon jet mi demiştiniz, işte size roket!
Kürşat Atalar’ın düşüncenin okullaşması tezi, “Bilginin İslamileştirilmesi” projesini hatırlatıyor. Dr. Faruki’nin bir grup sosyal bilimciyle 1977’de Kral Abdülaziz Üniversitesi’ndeki konferanslarla başlattığı bu girişim, Müslüman düşüncesi ve metodolojisinin islahı amacını taşıyordu. “Düşüncenin Okullaşması” teziyse, Faruki’yle pek çok ortak tema taşımakla birlikte yaptığı “küresel söylem” vurgusu ve “savunmacılığa düşmemek” titizliğiyle daha aşkın. Atalar’ın daha evvelki makale ve kitaplarında ele alınmayan “hakikat” kavramının “düşüncenin okullaşması”nda gündeme gelişi önemli. Lakin hakikat dediği şeyin daha çok “gerçek” olduğunu düşünüyorum, zira hakikati geleneksel anlamıyla kullanan Nasr ve Attas gibi düşünürlerden de farklıdır Atalar’ın duruşu. İslam’ın aynı zamanda bir ideoloji olduğu tespitiyle, Atalar mistik hakikatlerden çok reel gerçekleri öncülleyen bir tarzın sözcüsü. Bu manada Mevdudi ve Kutup’un müdavimi demek daha makul.
Kürşat Atalar, terminolojiyi oldukça önemseyen bir düşünür, kelimelerin arkeolojisini evini arayan, sorgulayan zihinsel çabasıyla hepimize örnek olmuştur. Bu yüzden “okul”, ”küresel söylem”, “geleceğin dünyasını inşa etmek”, “hiyerarşi” gibi kavramlarına yine onun etkisiyle şerh koyarak okudum düşünme teklifini. Heyecanla karşıladığım, hayata geçmesini temenni ettiğim bir proje olduğunu söylemeliyim…
***
“Kenarla eksen arasındaki insanın” bölünmüş, yaralanmış, üst üste düşmüş halinden söz açar Nasr. Sadece Batı insanının sorunu değildir bu parçalanmışlık. Kürşat Atalar; Faruki, Manzur, Serdar, Nasr, Attas’ın da dile getirdiği tevhidden uzak düşmüş “bilgi”yle ve bunun zihinlere koyduğu sanal sınırlarla ıstıraplıdır.
Savunmacı ve eklektik dile karşı duruşunu yıllardır takip ettiğimiz Kürşat Atalar’ın, özgüvenini kaybetmiş profan saplantılarla eyyama kapılmış kalabalıklara yeniden düşünmeyi teklif ettiği bu okullaşma projesi, aynı zamanda ciddi bir müessese desteği ve organizasyonunu gerektiriyor. Beytül Hikme benzeri büyük bir düşünce regülatörü.
Daha evvel de sormuştum, İslami düşünce galerisinde insan hak ve hürriyetleri konusundaki duyarlılıklarımız ve kısıtlı birkaç polemik dışında fikriyata dair bir şey var mıdır? Sırf bu kaygıdan İslami Hareket değil İslami Hareketlilik ifadesini kullanmaktan yorgunuz. Hareketlilikten Harekete geçebilecek miyiz? Atalar, düşünceyi ve bilgiyi yeniden gündeme taşırken, İslami Hareketin de ancak düşüncel anlamda titiz bir ekolleşme üzerinden gidebileceğini söylüyor..
Yaz okulları ve üniversiteliler, okuma programları için aynı şeyi soruyorlar hep. Geçtiğimiz hafta kaybettiğimiz Roger Garaudy, Seyyid Hüseyin Nasr (İslam Ve Modern İnsanın Çıkmazı) ve Kürşat Atalar’ın “Düşüncenin Okullaşması” yaz ajandalarınızda bulunsun arkadaşlar...