Kitap Değerlendirmesi

Gelecek İçin Manifesto

Talat Özhan

Bilindiği gibi, Kürşad Atalar Şubat 2012’de yayınlanan Düşüncenin Okullaşması adlı kitabında, yıllardır üzerinde çalıştığı konuyla ilgili tezlerini kamuoyu ile paylaştı. Ancak eser ‘yarı manifesto’ üslubuyla kaleme alındığı için, birçok konu ‘kapalı’ bir şekilde ifade edilmiş ve detaya girilememişti. Bu durum, bazı yanlış anlamalara da neden olabiliyordu. Örneğin, tartışma platformlarında “otorite olmuş âlim”, “çağın Gazalisi”, “eleştirel kitle”, “yetkin dil kullanmak” vb. kavramlara dair sürekli sorular geliyordu ve bunlarda yanlış anlamanın tezahürleri net olarak görülüyordu. İşte bu ‘kapalılığı’ gidermek adına, yeni bir çalışmanın yapılması gerektiğini düşündüm. Burada yapılması gereken, önerilen tezlerin örneklerle birlikte daha açık şekilde ifade edilmesi olmalıydı. Bu düşüncemi sayın Atalar’a açtığımda, konuya sıcak yaklaştı ve böyle bir çalışmanın yararlı olabileceğini o da teyit etti. Format olarak ise ‘söyleşi’ tarzını benimsedik. Çünkü böylece örneklendirmelerin ve tavzihlerin daha iyi yapılabileceğini düşündük.

Soruları hazırlarken, öncelikle kendimce “sorulması gereken sorular”ı belirledim. Fakat bunlarla yetinmedim; internet ve özel sohbet ortamlarında veya konferanslarda tez sahibine yöneltilen sorulardan da yararlandım. Gelecek İçin Manifesto Bazı sorular ise, konu ile yakından ilgilenen arkadaş çevremle yaptığım değerlendirmeler sonucunda ortaya çıktı. Daha sonra bu soruları tasnif ettim ve konu başlıklarını belirledim. Böylece sekiz ana başlık ortaya çıkmış oldu. Ardından da Ekim 2014 ve Mart 2015 tarihleri arasında bu söyleşiyi gerçekleştirdik. 

İlk bölümde, ‘Tez Öncesi ve Tezin Ortaya Çıkış’ı ile ilgili sorular sordum, çünkü okuyucunun, tezin evveliyatını ve ortaya çıkış sürecini bilmesi, daha sonraki bölümlerin daha iyi anlaşılması bakımından önemliydi. İkinci Bölüm’de, ‘Çağdaş Müslüman Düşünce ve Öncesi’ne dair sorular yer almaktadır. Bunu da, Düşüncenin Okullaşması tezinin mahiyetini anlamaya yardımcı bir bölüm olarak düşündüm. Bu bağlamda 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra başlayan süreçte ortaya çıkan ana fikrî akımlara ve sembol şahsiyetlere ilişkin değerlendirmeler yer almaktadır. Söyleşinin en uzun bölümü ‘Tezin Mahiyeti’ ile ilgili olan Üçüncü Bölüm’dür. Burada ise, tezin önemli başlıkları, kavramları ve teze yönelik eleştiriler ele alınmaktadır. Bu bölümün, söyleşinin ana eksenini oluşturduğunu söyleyebilirim. Dördüncü Bölüm’de, ‘Metod’ konusunu ele aldık. Bu bağlamda, siyasal ve toplumsal değişimi sağlayacak, Müslümanları yeniden iktidara taşıyacak bir ‘metod’ önerisi olarak Düşüncenin Okullaşması tezinin diğer metotlardan farkını değerlendirdik. Beşinci Bölüm, ‘Dil ve Söylem’ başlığını taşıyor. Burada da İslami mücadelenin dilinin mahiyetini tartıştık. Bilindiği gibi, Düşüncenin Okullaşması projesinin en dikkat çekici yönlerinden biri İslami mücadelenin dilinin ‘küresel’ olması gerektiği tezidir. Bu bölümde, bu tezi sorgulayıcı sorular yer almakta ve özellikle de bu ‘küresel dil’in nasıl üretileceği sorgulanmaktadır. ‘İlim/Bilgi’ başlığını taşıyan Altıncı Bölüm’de ise, genel olarak ‘bilgi’ meselesini ele aldık ve bilginin mahiyeti, vahyin bilgi değeri, iman-amel ilişkisi, teori-pratik dengesi, tecrübî bilginin değeri, vb. konuları değerlendirdik. Yedinci Bölüm ‘Âlim ve Lider’ başlığını taşıyor. Burada tezin en önemli kavramları arasında yer alan ‘otorite olmuş âlim’ ile ilgili sorular yer alıyor. Çeşitli tartışma ortamlarında en çok sorunun bu kavramla ilgili olarak sorulduğunu burada hatırlatmak istiyorum. Dolayısıyla bu konunun açımlanması önemliydi ve bendeniz de olabildiğince bunu yapmaya çalıştım. Ayrıca, bu bölümde, mevcut yapılar ve bunların başında bulunan kanaat önderlerinin itaat taleplerinin haklı olup-olmadığına ilişkin değerlendirmeler ile ‘Düşüncenin Okullaşması’ projesi bağlamında çalışmak isteyenler için önerilen “hayırda yardımlaşmak” ilkesine dair izahlar da bulunmaktadır. Söyleşinin ‘Pratik’ başlıklı son bölümünde ise, Müslümanların Çağdaş dönemde siyasi iktidarı tekrar ele geçirmek için ortaya koydukları pratikleri, kurmuş oldukları parti, dernek, vakıf vb. yapıları ve bunların işlevlerini değerlendirdik.

Bu vesile ile şunu ifade etmek istiyorum ki, Düşüncenin Okullaşması tezi bağlamında ortaya atılan fikirler ve bu düşünce doğrultusunda yapılacak faaliyetler, çağdaş İslami mücadele’nin küresel çapta gelişme kaydetmesi noktasında ciddi potansiyellere sahiptir. Bu noktada, süreç içerisinde üretilen bilginin, ‘eleştirel kitle’ aracılığıyla topluma taşınması, yani toplumun da bu tartışmaya katılımının sağlanması da, okullaşma sürecinin sağlıklı bir şekilde işlemesi bakımından önemlidir.

Son olarak, konuyla ilgili bir ‘söyleşi’ yapma teklifimi kabul eden ve söyleşi boyunca samimi izahlarda bulunan Kürşad Atalar’a ve bu çalışmanın hazırlık ve ileriki aşamalarında tavsiye ve yardımlarını esirgemeyen dostlarıma teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.

Kendi adıma ise şunları söyleyebilirim: çağdaş dönemde moderniteye, onun düşünce temellerine ve Batı Medeniyeti’nin işgalci güçlerine karşı yürütülen mücadeleye bu çalışma ile az da olsa bir katkıda bulunmuş isem ne mutlu bana!

Selam kendisine ‘ilim’ geldikten sonra O’na tabi olanlara olsun.

* Kitabın Önsöz’ünden alıntı


Facebook'ta Paylaş Tweetle