(27 EKİM 2018-ANKARA)
Biz bugün hala IT devrimini boş verin, yani dediğim gibi buhar devrimi, sanayi devrimi, elektrik devrimi, bunların hepsini okumadan otonom sistemler dönemine düştük. Yapay zekanın olduğu bir dünyada tartışma yapabilecek imkanlarımız kalmadı, hala modernist felsefe üzerinde etkili olan aydınlanma tartışmasının oralarda kendimize yer arıyoruz. Onu yapmayalım mı? Tabii yapabiliriz. Ben Batı kısmını tartıştığımız için söylüyorum. Ancak artık yeni dünyanın otonom sistemleri bir önceki dönem yırtıcı kapitalizm ya da yırtıcı emperyalizm olarak adlandırılıyordu, bugünkünün adı yıkıcı. Üç aylık bir süreç içerisinde her şeyi yıkıp geçiyor, yenileniyor. Bir yapay zekayla ilgili patent başvurusu için uğraşmıştık hocam. Biz hazırlayıp sunana kadar bizim bir üstümüze geçtiler mesela ve çok hızlı gidiyor. Önceden olsaydı, mesela modernist dönemin hareketleri olsaydı, bizim patentimiz de geçerli olurdu, onlarınki de geçerli olurdu, devam ederdi, bugün öyle bir şey yok. İyi bir şey geldi mi bir eskisini hemen silip atıyorlar. Böyle hızlı değişen bir dünyanın referanslarını doğru okumazsak, dünyadaki kavganın referanslarını doğru okumazsak, siyaset, ekonomi, kültür, sosyal ilişkiler, din, dil, tarih, coğrafya, hepsini yeniden tekrar gündemimize sokmazsak eğer, bugünün düşünce dünyasında yerimizin olmayacağı kesin.
Din dili kullandığımız çok doğru, biz çok hatalı bir dil kullanıyoruz, çünkü hayat bunu kaldırmıyor, karşılığı yok. Kendi aramızda söylediğimiz cümleleri, kendi aramızda birbirimizle olan iletişimimizi toplumla ilişkilendirdiğimizde orada bir karşılığı yok. Hocamın dediği gibi, adalet diye bir şey söylediğimizde bizden kimseyi örnek göstermiyorlar. Bizim böyle olmadığımızdan değil, biz bu işi becermek için o dünyanın önüne atlamadığımız için. Yani Avrupa-merkezli bir düşünce de artık bizim içerimizde çok yoğun tartışılıyor, artık dünyada bu da yeterli derecede karşılık bulmaz hale geldi.
Bizim İslami kesimin en büyük sorunu, Müslümanım diyenlerin en büyük sorunu, düşünürlerin değil ama düşünce yazısı adı altında birçok yazıyı okuyor olmaları, ama bilgi yoğun bir yazıya veya güncel, günü anlatan, bilgiyi kanıtlayan hiçbir şeyle ilişkilenmememiz. Dil çok önemli. Türkiye’deki köşe yazarlarını okuduğunuz zaman insanda ciddi bir psikolojik travma oluşturuyor, gazeteleri okuduğunuz zaman ciddi bir sorun yaşatıyor. Artık şunu da söyleyeyim: Dile de ihtiyaç yok, onu da sağlamışlar…
Mesela Google Translate bunun bir örneği hocam. Şimdi mesela benim TÜBİTAK’ta çalıştığım bir proje var, sanal öğretmen projesi gibi bir şey, o da bunun bir benzeri. Siz artık bir şey söylediğiniz zaman, onu istediğiniz dilde size tekrar karşılık olarak söyleyebilecek, bunun çeşitli versiyonlarını öğreten hologram bir program üretiyoruz.
MEHMET HAYRİ KIRBAŞOĞLU- Anında çevirecek cihazlar üretiliyor size.
MURAT KİRİŞÇİ- Var, şu anda var.
MEHMET HAYRİ KIRBAŞOĞLU- Karşılıklı, hangi dilde konuşursanız diyalog kuracaksınız.
MURAT KİRİŞÇİ- Cihazla, makineyle şu anda sizinle görüştüğümüz gibi konuşur bir projede çalışıyorum ben. Bunları gördüğünüz zaman artık hayata o eski tip fikirlerle, o eski düşüncelerle bakmanın çok zor olduğu kanaatindeyim. Bu şöyle bir sorun yaşatıyor tabii: Biz buraya düşersek eğer, bu sefer de şeytanı taşlarken kendi inancımızdan olacağız, bu da bir sorun. Bunun ihtiyacımızı giderecek neyi var? En kötü şansta Atasoy abi gibi düşünürlere ihtiyacımız var ya da bizi işte Abdullah abi namaza iteleyecek, böyle ihtiyaçlarımız var. Bunlar gerçekten çok ciddi sorunlarımız bizim. Çünkü düşüneceğiz derken bazı şeyleri de kaybetmememiz lazım. Düşünce dediğimiz şeyi işte çok ciddi altyapıyla yapmanın yolu, bugün özellikle günümüz açısından yapay zeka teknolojilerini öğrenmek. Yani yanlış okumadıysam, 2020-2025 arasında Blockchain’in tüm dünyada var olacağı ve bunun yaşayacağı kanaatindeyim. Biz bundan 10 yıl önce plastik paralar falan var diye düşünüyorduk, yani daha doğrusu sanal paraya geçildi denilince kredi kartlarından falan bahsediliyor sanıyorduk, meğer adamlar bunları organize etmişler, yani çok ciddi bir çalışma. Tam bir tahakküm, tam bir emperyalizm, yani mesela hocam, kripto paralarınız olduğunda artık infak yapamayacaksınız, sizi doğal hayatınızdan, doğal insanlığınızdan çıkartan bir yapı var kripto paranın kendine ait özelliklerinden. Her şey takip edilir hale gelecek.
HÜSEYİN ALAN- Örneğin Murat, sadece para değil, ulus-toplum yok, ulus-devlet yok, öyle milliyetçilik falan bitti yani…
MURAT KİRİŞÇİ- Tabii tabii, aynen öyle.
LEVENT ÇAVUŞ- Abi, şimdi yani eve mi gidelim?
MURAT KİRİŞÇİ- Aynen, İsmet Özel diyor ya; toparlanın gitmiyoruz, biz gitmeyen gruptanız, o yüzden buradayız.
MEHMED DURMUŞ- Ahmet Yesevi gibi yerin altına inmemiz gerekecek. 😃
MEHMET HAYRİ KIRBAŞOĞLU- Bunlar çok önemli. Şimdi ben Dost’ta bir kaç kitap karıştırdım, bu nano teknolojilerle ilgili. İnanılmaz şeyler var ve buralarda hiç hazırlıklı değiliz biz. Bence bu düşünce ekolü haricinde ayrıca bir kriz masası lazım acilen.
MURAT KİRİŞÇİ- Kesinlikle.
MEHMET HAYRİ KIRBAŞOĞLU- Şu anda bunu görebilen İslam dünyasında çok az insan var, bence durum çok kritik, orada tamamen katılıyorum ben size.
MURAT KİRİŞÇİ- Müslümanların tarih içerisinde kalmış ve buraya, güne dönmemek için uğraşları bizi bilgi konusunda da çok ciddi anlamda sıkıntıya sokuyor. Bize benzemeyen çocuklarımız üretilmeye başladı. Bakın şu jenerasyonun çocukları kendisine benzemiyor, suçlamak için söylemiyorum, bizden kaynaklanan bir şey de değil bu. Hayatı alıp götürüyorlar. Bu hayatı alıp götüren yapı nedir, onu okumuyoruz. Yapay zeka dediğimiz şeyi niçin yapmışlar? Mesela örnek olsun diye söylüyorum tersinden; sigarasız bir hayat ısrarının sebebi gerçekten toplumun sağlığı mı, yoksa sağlık ekonomisine getirilen yükün azaltılması mı? Biz aslında bunu hiç tartışmadık. Sağlığa zarar verdiği için engellemenin güzel olduğunu konuşuyoruz, ama altyapısında veya perde arkasındaki tartışmayı hiç konuşmadık. Dünya üzerindeki tartışmaların, mesela bir McKinsey oldu, bir kahvehane tartışması gibi bizim camianın “entelektüeller”i bir kahve tartışmasına soktu konuyu. Bir ara Brunson’ın konuşması öyle, tabii Kaşıkçı başlı başına bir olay olduğu için onu pas geçiyorum, Türkiye’de bu senaryonun hikâyesi nedir, niye karşılık bulur, kim nasıl örgütledi, biz böyle bir şeyin içerisinde değiliz, günlük düşünüyoruz. Her şeyin anlık olduğunu iddia ediyoruz. Ondan sonra Müslümanların en büyük lüzumsuz konuşmalarından birisi de şu oluyor: Düşünce meselesini tartışıyoruz ya, düşüncenin gelişmesi için “eğitim şart” diyorlar. Çok lüzumsuz bir slogan, hiçbir şey yok, altı yok. Eğitim nedir, niye böyle bir şeye ihtiyacımız var, kim neyi algılamalı, niçin yapmalıyız; bu tür soruların cevabı yok burada, basit bir tartışma gündeme sokuluyor sadece. Bunu cidden tartışanlar var, ben genele teşmil ediyorum, ama özelde cidden tartışanlar var, ama yetersiz tartışmanın sebebi bu. Bugün güncel tartışma, ayrıntılarıyla beraber yapay zekada gizli. Artık 2010’larla beraber başlayan sistem, otonom sistemler dönemi. Otonom sistem dediğim nedir? Robotlar değil, robotların bir ötesi, karar veren robotlardan bahsediyoruz, çok daha üst şeylerden, yani robot derken makinelerden. Mesela bir arkadaşla beraber bir çalışma yaptık, onu da örnek vereyim; cihaz sensörlerle çalışıyor, arkadaş mühendis olduğu için o kısmını o biliyordu, sensörlerle çalışıyor, ben algoritmasını yazdım. Ağıza soktuğunuz zaman nefesinizden akciğer kanserini yüzde 99 oranında tespit ediyor. Fakat sonra öğrendik ki, 2014’te bunu bizden önce yapmışlar mesela.
MEHMET HAYRİ KIRBAŞOĞLU- Önde gidiyor adamlar hocam.
MURAT KİRİŞÇİ- Öndeler, evet.
MEHMET HAYRİ KIRBAŞOĞLU - Bizim İslami alanda da öndeler hocam, sadece teknik değil, her alanda öndeler hocam.
MURAT KİRİŞÇİ- Bu anlamda dini, sosyal, siyasal içerikli tartışmalarda da geriyiz. Mesela Pakistan gibi bizden geri olduğunu iddia ettiğimiz ülkelerin bastığı birçok kitap var, siz de biliyorsunuz. O kitapları falan okuduğunuzda bakıyorsunuz ki Türkiye kadar, Anadolu coğrafyası kadar geri kalmış başka hiçbir coğrafya yok, konuya hakim değiliz. Ancak Türkiye o 20-25 yıllık geriliği otonom sistemlerde, IT sistemlerinde, teknolojik alanda attı. Türkiye şu anda endüstri 4.0’ı üreten Almanya’dan önde, hamaset yapmıyorum. Ama Müslümanlar bunu okuyacak çapta değiller, burada sorun bizden kaynaklanıyor. Bir düşünce üretirken topluma yaygınlaştıracağımız, toplumun dilini konuşabileceğimiz, Atasoy abinin de ısrar ettiği bir dil değişimine ihtiyacımız var. Bu toplumun dili çok değişti, bizim dilimizle aynı şeyleri konuşmuyorlar, gençler çok değişti. Mesela öğrencilerimiz deist diyorsunuz, hakikaten öyleler. Bizim fakültede de hocam, kapalı kızlar ortalama kızların yüzde 70’ini oluşturuyor, ama namaz kılan kızları saysak belki de bir elin parmakları kadar bile yok. Sebebi de bu deizm. Ama bu deizmi üreten yapıyı da konuşmuyoruz biz. Mesela deizm tartışması Hüseyin abilerin WhatsApp grubunda tartışıldı. Yani sadece Batı’nın aydınlanma dönemiyle tartışılabildi, bu da eksiklik. Demek ki ihtiyacımız olan şey bu değil yani, daha fazlasına ihtiyaç var hem bilgi anlamında, hem de günün anlamı anlamında. Tarih felsefesini üretebilecek bir fikrimiz olmadığı için tarihle bugünü ilişkilendiremiyoruz. Yani bizim de bir tarih felsefecimiz yok. İyi felsefe üreten belki arkadaşlarımız olabilir ya da hocalarımız, ancak onları bugünle ilişkilendiren şu anda güncel dili yakalamış, ihtiyaçlarımıza çözüm verebilen kimse yok. Biz aşırı içe dönük yapılarız, ısrarla söylüyorum, çok tarihte kalmışız. Aslında ben 1792 diye çok yeni bir tarihten bahsediyorum, bizim İslam dairesi çok daha gerilerde kalmış, asli kaynaklara hiçbir şekilde ulaşmak istemiyorlar, sadece dinin değil hocam, orijinal, güncel şeylerin de kaynaklarına ulaşmak istemiyorlar. Dinamit Programı’nda da, Latif miydi neydi, siz ısrarla söylemiştiniz; bu kaynaklarımızdan kaynaklanıyor, ama kimse bu kaynaklara bakmıyor diye, bu 9 yaşında evlilik hikayesiyle ilgili bir şeydi. Aynı onun gibi, yani biz bir şeyi alıyoruz, düşünce olarak hoşumuza gidiyor, tutuyoruz, fakat bunun nasıl bir bilgiye dayalı olduğu, o bilginin nasıl kanıtlandığı, nereden geldiği, hangi kaynakları kullandığımız ve niye konuştuğumuz hiç ortaya çıkmıyor. Günümüz teknolojisi bunu artık kabul etmiyor, zaten bizi dinlemiyor. Kısa süreli konuşacaksınız, net olacaksınız. Yapay zekaya veya uluslararası hegemonyaya hizmet edecek imkanlarınız olacak, yoksa siz onlar için arkaik bir toplumsunuz, hiçbir karşılığınız olmuyor. Bunun getirdiği sorunları yaşıyoruz.
O yüzden düşünceyi özgürleştirmek için gerçekten ciddi anlamda kendimizi yoğun olarak bu mevcut içe dönüklükten kurtarıp dışa dönük bir şey yapmalıyız. Bu Batı’da da yapılabilir, niye olmasın, haklısınız. Doğu toplumlarında hakikaten, özellikle en geri toplum bence Anadolu, okumaları çok zayıf. Mısır’da, Cezayir’de falan da değişik okumalar, Fransızcadan okumalar görmüştüm. Mesela ben Fransızcayı bilmiyorum hocam, Fransızcayı Google Translate’ten İngilizceye çeviriyorum, yalnız Türkçeye çevirince düzgün okunmuyor. Çin kaynakları var mesela, Çinceyi de çok güzel çeviriyor. Çin’de de çok ilginç çalışmalar var. Ve bugün yapay teknoloji dediğiniz zaman, yapay zeka dediğiniz zaman Amerika ve Çin birinci kaynaklar, artık onların yaptıklarının üstüne gidiyoruz gerçekten. Ve onlar hayatı formatlıyorlar, hayatı bizim adımıza düzenliyorlar. O yüzden bizim kendimize benzemeyen çocuklarımız var. Biz burada dert ederken bizim çocuklarımız bu kadar dertli değilse bu bizim suçumuz değil, tam olarak bizim suçumuz değil. Gerçekten hayat çepeçevre hepimizi kuşatmış. Bundan 20 sene önce televizyonun evlerimizde olup olmamasını tartışacak durumdaydık, bugün artık televizyona gerek yok, cep telefonlarımızda çok ciddi imkanlar var. Dizilerden istihbarat oyunları öğrenip kendi kendimize büyük konuşmalar yaptığımızı düşünüyorum, Kurtlar Vadisini özellikle söylüyorum. Adam devletin istihbarat fikrini, sana, üç-dört tane kişiye izin verir mi yani dizi olsun diye? Bugün istihbarat ve güvenlik sistemleri de yapay zekayla değişmiş durumda. Bu Cem Yılmaz’ın bir parodisinde var, diyor ya: “adam Zeytinburnu’nda kebap yaparken CIA beni takip ediyor” falan diye dalga geçiyor, hakikaten komik bir şey. Yani biz gereğinden fazla kendimize bilmediğimiz konularda çok anlam yüklemişiz. Kur’an bilgimizin her şeyi kuşattığı kanaatine varmışız, bu da bizi işte şeye sokmuş. Şu anda mesela yoğun olarak yapay zeka üzerinden istihbarat ve güvenlik alanlarının bile değiştiği bir dünyada bizim dilimizin, düşünce şeklimizin, onun hayata akseden yönünün muhakkak yenilenmesi ve hayata dönmesi lazım.
Teşekkür ederim.
TARIK ÖZKAN- Şimdi ara vaktimiz geldi, 15:30’da bir ara verelim 16:00’ya kadar demiştik.
Bu arada bir tanışma yapmadık, şöyle hızlıca isterseniz bir tanışma yapalım.
ADEM ÇAYLAK- Ben ADEM ÇAYLAK, Kocaeli Üniversitesindeyim, siyaset bilimi alanında çalışıyorum.
HÜSEYİN ALAN- Hüseyin Alan.
CEVAT ÖZKAYA- CEVAT ÖZKAYA, yayıncılık yapıyorum İstanbul’da.
RUFİ TİRYAKİ- Çorum’dayım, memurum.
MURAT KİRİŞÇİ- Murat Kirişçi, İstanbul Üniversitesinde öğretim üyesiyim, matematikçiyim.
MEMDUH KARS- MEMDUH KARS, burada görevliyim.
ZAFER ÇAM- ZAFER ÇAM, Kırşehir.
MUSTAFA ATAV- MUSTAFA ATAV, Bartın.
ABDİ KEÇELİ- Abdi Keçeli, Kayseri.
MUSTAFA BOZACIOĞLU- Mustafa Bozacıoğlu, öğretmenim, Zonguldak.
MEHMET HAYRİ KIRBAŞOĞLU- Hayri Kırbaşoğlu, Ankara İlahiyat.
LEVENT ÇAVUŞ- LEVENT ÇAVUŞ, İstanbul’da oturuyorum.
MEHMED DURMUŞ- Mehmed Ali Durmuş, emekli öğretmenim Kayseri’de.
ÜMİT AKTAŞ- Ümit Aktaş.
BÜNYAMİN ZERAN- Bünyamin Zeran, Kayseri.
TARIK ÖZKAN- Tarık Özkan, hem Ankara, hem İstanbul.
KÜRŞAD ATALAR- KÜRŞAD ATALAR, Ankara. Meteoroloji’de çalışıyorum.
YÜKSEL İSMAİLOĞLU- Yüksel İsmailoğlu, Ankara İktibas.
ELİF İSMAİLOĞLU- Elif İsmailoğlu, Yüksel Bey’in eşiyim.
TARIK ÖZKAN- Mukaddes Hanım, annemiz.
BİLAL ÖZCAN- Bilal Özcan, İzmirliyim. Yıldırım Beyazıt, Makine Mühendisliği.
TARIK ÖZKAN- Evet arayı verelim, saat 16:00’da inşallah tekrar biraraya gelelim.
***
©2023 - Düşüncenin Okullaşması. Tüm Hakları Saklıdır.