Düşüncenin Okullaşması

Orijinal İslami Dil Nasıl Kullanılır?

Bu dil, Kur’an’ın nazil olduğu dönemde bizzat Hz. Peygamber ve onun seçkin ashabı tarafından kullanılmıştır. En iyi örneklerinden birini de sahabelerden Ribi İbni Amir vermiştir. İran’ın fethi sürecinde, Kisra orduları başkomutanı Rüstem’in: “buraya ne için geldiniz?” sorusuna bu sahabenin verdiği cevap, hem İslami davetin temel amacını en özet şekilde ifade etmesi, hem de ‘orijinal dil’in nasıl kullanılacağını göstermesi bakımından mükemmel bir örnektir: “kulları kula kulluktan kurtarıp tek Allah’a kul etmek için.” İbni Amir, bugün pek çoklarının yaptığı gibi: “sizin oligarşik, despot yönetiminizi yıkıp, yerine ‘temel hakları’n korunduğu, insanların ‘özgürce’ yaşadığı bir düzen kurmak için geldik” tarzı bir söylem kullanmamış, bilakis, sadece orijinal dilin temel kavramlarından biri olan ‘ibadet’i kullanarak mesajı özlü bir şekilde muhatabına iletmiştir. İbni Amir, açıktır ki, bu ‘dil’i Kur’an’dan öğrenmiştir. Kafirun Suresi de, bunun en iyi göstergelerinden biridir. Bu surede, neredeyse bütün cümleler, bu terim (ibadet) ile kurulmuştur ki, ‘orijinal dil’in nasıl kullanılacağını görmek isteyenler için bu örnek yeterince açıklayıcıdır.

Evet, İslam’ın mesajı, bugün de aynı dili kullanarak ve aynı netlikte insanlığa ulaştırılabilir. Ancak bunun için, Müslümanların ‘ev ödevleri’ni iyi yapmaları, yani önce İslam’ı, ardından da moderniteyi iyi bilmeleri gerekmektedir.

Bu bağlamda, Müslümanların “ibadet versus özgürlük” formülasyonunu iyi anlamaları gerekir. Evet, Müslümanlar, modernitenin insan eylemlerini tanımlama ve değer biçme noktasında en merkezi kavramı olan ‘özgürlüğün’, tam da İslam’ın insan eylemlerini tanımlama ve değer biçme noktasındaki en merkezi kavramı olan ‘ibadet’in zıddı olduğunun da bilincinde olmalıdırlar. Bu noktadaki noksanlık mazur görülemez. Aksi takdirde Ebu Hanife’nin, “akı bilip karayı bilmeyenin” durumuna ilişkin görüşünün muhatabı durumuna düşeriz ki, o, bu kişinin ‘insanların en cahili’ olduğunu söylemektedir. İslami kavramlar, zıtlarıyla birlikte bilinmeli ve zıtlık da net bir şekilde gösterilmelidir. Düşüncenin Okullaşması’nın bir şartı da budur.


Facebook'ta Paylaş Tweetle